1 Mayıs 2016 Pazar

KİTABIN BASIMLARI


2014 YILINDA Kİ  BASIMI







1999 YILINDAKİ BASIMI

VEDA EDİYORUM





      Sona vardım.  Şaşkınlık içerisindeyim , hiç tahmin etmezdim Mürşit Bey’in böyle biri olduğunu. Kitabın başı ile sonu arasında öyle büyük fark var ki hala inanamıyorum. Kitabın sonunda tutamadım gözyaşlarımı , ağladım. Kitabın başında demiştim ki" Zehra’yı bu hale yaşadığı acılar getirdi." Haklı çıktım. Zehra gerçekleri öğrenince nasıl da değişti. Kimse göründüğü gibi değil. Bazen gerçekleri görmek için bir uyarı yada büyük bir darbe gerekiyor ki zaman sana acı gerçekleri unutturmasın. Kitapta en çok acıdığım , üzüldüğüm karakter Mürşit Efendi çünkü o kadar iyi niyeti ile yaklaştı ki insanlara su istimal edildi. Hakikat yolundan ayrılmayacağına söz vermişti oysaki bilmiyordu hayatı o zamanlar. Hırsız damgası yedi ve sustu sırf çocukları için. Karısı tarafından aldatıldı yine sustu neden çocuklarının yüzüne birde anneleri yüzünden leke düşmesin diye. Ne kadar kutsal bir duygu ki babalık , bütün kötü , onur kırıcı hitaplara boyun eğdirdi Mürşit Efendi’yi. Ya Zehra nasıl pişman şimdi nefret ile geçirdiği onlarca yıla. Pişman babasına yetişemediği için , onu son defa göremediği için. Bir geç kalmışlık var onda. Gerçeklere karşı bir geç kalmışlık bu... Acı ama hakikat olan gerçeklere karşı. Ama gidenler gelmiyor ki geri yada geri alınmıyor ki zaman. Ne kadar pişman olsa da üzülse de boş artık. Biraz merhamet etseydi babasına şimdi pişman olmazdı belkide. Kitapta kendime en çok Zehra’yı kendime yakın hissettim çünkü kendii gördüm onda. bazen duyguların acizlik olduğunu düşünüyorum ama hiç Zehra kadar acımasız da düşünmedim. Ama hayat ileride beni ne duruma getirir bilemiyorum. Belkide de benim kitabımın sonu da pişmanlık ile biter. Orası bilinmez. Şuan hislerimi kelimelere dökemiyorum. Kafamda dönenleri nakil edemiyorum parmaklarıma. Zehra’yı canlandırıyorum şuan. Onun dökemediği gözyaşlarını klavyeye akıtıyorum tek tek. Onun pişmanlığını paylaşıyorum , yükünün hafiflemesi ümidiyle. Yada Mürşit Efendi’ye ağlıyorum. Susmuşluğuna , kızına olan hasretine rağmen yine onun için özlemini bastırmasına. Herkesin gözünde kötü duruma düşmeyi göze alarak kızını okuttu. Ama mutlu yumdu hayata gözlerini. Kızını kurtarmıştı çaresizlikten. Minnettardı Zehra babasına , bunu ona söyleyemese de minnettardı.

      


                           (Yukarıda bulunan çalışmaların hepsi bana aittir.)
      

25 Nisan 2016 Pazartesi

MÜRŞİT EFENDİ


         
       


Bir yazarın sözleri tıpkı rüzgar gibidir. Geminize yön verir. Çoğu zaman tarif edemezsiniz o meltemi yanlızca size eser , kollarınızı açarsınız özgür olursunuz yazarın sayfalarında. Bazen de öyle bir eser ki fark etmeden şapkanızı alır başınızdan. Her rüzgar farklı bir fısıltı ile gelir. Bu rüzgar da , sayfalara minnetin pişmanlığa nasıl dönüştüğünü fısıldıyor. Her romanda bir karakter vardır ki yazarın kendi düşüncelerini üstünde dans ettirdiği bir aracıdır o. Bu romandaysa sanırım Mürşit Efendi. Mürşit Efendi ,  Zehra muallimin babası. Hani şu Zehra Hanım'ın kabul etmediği. Kendisi çok fakir , zorluklarla okumuş ve bu yüzden vatanına minnet duyuyor. Duyduğu bu minnet onu hizmet etmeye teşvik ediyordu. Memur olarak okuldan mezun oldu. Hayatta mutlu olmak için benimsediği düşünce ona çok basit geliyor olsa da hayat ona bunun yanlış olduğunu gösterecek. " Ben kendi yolumda metin adımlarla yürüdükten sonra korkum ne? " diyor. Ama sonra hayat ona zor gerçeklerini sunup izlemeye koyuluyor. Başta Tahsin Efendi'nin -gelecekteki hayatını farkında olmadan anlatan meslektaşı- ona anlattığı hikayeyi yabancı gibi dinleyecek ama sonra bu yabancı hikayeyi bizzat canlandıracak. İyi kalpliliği su istimal ediliyor. Mesai arkadaşlarının davranışları onun tüm inanç esaslarını yavaş yavaş yıkıyor ve onu da aralarına alıyorlar. Nice devrimler yapabilecek bir insanın ışığını söndürüyorlar onu kendilerine benzettikçe. Değişmeye başladığını fark ediyor ve bencilleşmeye başlıyor. Bencilleşmeye başladığınıysa şu satırlardan anlıyoruz. " Ne olursa olsun mesuttum. Çünkü artık pencerenin önünden ölmüş çocukların cenazesi geçmeyecekti. " Birkaç hafta öncesine kadar o cenazeleri görmemek için elinden geleni yaparken onları rahatlıkla terk edip gitmişti aslında bunu yaparak kendini verdiği sözleri de çiğnedi ve kendine olan öz saygısını da yitirdi. Başlarda rakıdan nefret ederdi şimdi ise içmek için bahaneler arıyor. Aslında o da içten içe farkında değiştiğinin ama hala dile getiremiyor. Kendi iyiliği için koyduğu küçük kuralları teker teker çiğniyor. Bunu dile getiriyor ama buna rağmen hala itiraf etmedi yadırgadığı kişilere dönüştüğünü.





 (Yukarıda bulunan gif ve fotoğraflar bana aittir)

14 Mart 2016 Pazartesi

İLK KARAKTER ANALİZLERİ




        Merhabalar, hoşgeldiniz efendim. Sizlerde buyur ettiğinize göre başlayalım o halde. Kitabımız ilahi bakış açısı ile yani 3. kişi ağzından adete onların içini okuyormuş gibi  yazılmış. Bu sayede kitaptaki karakterleri analiz etmem de kolaylaşıyor. Kitabın üçüncü bölümüne kadar sadece dört karakter bulunuyor.  Şimdi onların benim gözümdeki imajlarına bakalım. Tevfik Hayri Bey , dört buçuk senedir maarif müdürü. Mesleğinin kutsiyetine inanan bir idealist. Fakat biraz da gevşek ve hayal perest. Başındaki süslü rüyayı hakikat yapmak için yalnız düşünmek , okumak ve söylemenin kafi olduğuna inanır.  Oturduğu kasabanın en sevdiği özelliği sükuneti. Bunlar kitabın bize verdikleri şimdi sıra benim düşüncelerimde. İnsanların iyi yönlerini söyleyip onları yüceltir ancak asla gerçekleri söylemekten de kaçınmaz. Kelime oyunlarını seven birisi insanları ters köşe yapmak onları düşünmeye sevk etmek onu mutlu ediyor. Mebus Şerif Halil Bey , maarif müdürü Tevfik Bayri Bey ile eski mektep arkadaşı. Mülkiyeyi bitirip muallim olmuşlar. Şerif Bey sonradan mesleğini değiştirmiştir. Zehra Hanım'ın Istanbul'a belli sebeplerden dolayı teşrif etmesi için bir arkadaşı hatrına izin almaya geldi. Karakter olarak ise Şerif Bey biraz şüpheci bunu ise hayata bağlıyor. Zehra Hanım ile ilgili kapalı cümleler kurarak bilgi almaya çalışıyor. Başmuallim Zehra Hanım , sanırım şuan hakkında en çok şey bildiğim yada tahmin ettiğim karakter. Hayatta en çok acı yaşattıran en yakınları olmuş. Hayatın bu oyunlarına karşı kendini duygularından men etmiş ve bu onu acımasız biri yapmış. Fazla disiplinli , okul ortamında şefkatli değil de katı kuralları olan bir despot haline gelmiş.

        (Yukarıdaki gifler bana aittir)

4 Mart 2016 Cuma

KİTAP İLE BULUŞMA


     
       Monoton bir cumartesi sabahına merhaba dedim. Ailece yapılan bir haftasonu kahvaltısının ardından babam ile Ümraniye'ye çıktım. İlk olarak dişçiye gittik. Dişçiden bir bütün olarak çıktıktan sonra her daim gittiğim kitapçıya uğradık. Kitapçı ile babam artık ahbab oldukları için bizi içeri buyur etti ve birer çay söyledi. Onlar bir yandan çaylarını içip bir yandan da sohbet ederken alacağım kitabı kendim bulmak istediğimi söyledim ve raflara bakmaya başladım. Ikinci kitaplıkta üstten üçüncü rafta Reşat Nuri GÜNTEKİN'in eserleri vardı. Kenarda duran küçük sandalye ile yukarı çıktım ve rafın sonunda bulunan kitabımı elime aldım. Kitabın arka kapağındaki tanıtımı okumaya başladım.

Kitabı babamın yanına götürdüğümde onlarda çaylarını bitirmişti. Babam kitabın ücretini ödedikten sonra başka bir yere uğramak üzere yanımdan ayrıldı. Pasajdan çıkarak minibüs durağına yürüdüm , ilk gelen minibüse bindim ve eve gittim.


       (Yukarıda bulunan gif ve resimler.                                       bana aittir.)

23 Şubat 2016 Salı

YAZARIMIZI TANIYALIM

       
             Merhabalar efendim. Bu güzel kitaba yaraşır bir başlangıç yapalım ve öncelikli  olarak  yazarımızı tanıyalım.
     Reşat Nuri Güntekin Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan ÇalıkuşuYeşil Gece ve Anadolu Notları gibi eserlere imza atmış romanöykü ve oyun yazarıdır. Müfettişlik görevi ile Anadolu'da gezdiği için Anadolu insanı yakinen tanımıştır. Eserlerinde Anadolu'daki yaşamı ve toplumsal sorunları ele almış insanı insan çevre ilişkisi içinde yansıtmıştır. Tıpkı bu eserinde de olduğu gibi. Neyse efendim devam edelim. 
     1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezdi.
     Yazarımız çok etkilendiği ve hayatına iz bırakan Fatma Aliye Hanım'ın Udi isimli romanı aracılığıyla yazmaya başlamıştır. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu.
      İlkokula Çanakkale'de başlayan yazarımız , 1912 yılında Darülfünun Edebiyat şubesinden mezun olarak tamamlamıştır. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yasında bitirmiş oldu. 
     1927'ye kadar Bursa ve İstanbul da çeşitli okullarda görev yapan yazarımız 1927 de Erenköy lisesinden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi. 
     Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.
     1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi. 1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus  gazetesinin 
İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'de Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü(UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.             Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada, 7 Aralık 1956'da hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.
    

           ( Bu sayfada bulunan bazı bilgi alıntılar https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Re%C5%9Fat_Nuri_G%C3%BCntekin sitesinden alıntıdır)